Emirhan
New member
Türkler Schengen Vizesi Alabilir mi? Bir Hikâyenin Gölgesinde Gerçekler
Selam forumdaşlar,
Bugün size bir haber ya da bilgi değil, bir hikâye anlatmak istiyorum. Çünkü bazen bir konuyu anlamanın en iyi yolu, onu yaşayan birinin gözünden görmek oluyor. Schengen vizesi almak, çoğumuz için sadece bir bürokratik süreç değil. Kimimiz için bir umut, kimimiz için bir hayal kırıklığı, kimimiz içinse sabrın sınavı.
Bu hikâyede, biri çözüm arayan, mantığıyla hareket eden Emre, diğeri kalbiyle dünyayı anlamaya çalışan Elif var. İkisi de aynı yolda ama farklı gözlerle bakıyorlar dünyaya. Onların hikâyesi, “Türkler Schengen vizesi alabilir mi?” sorusunun ardındaki duygusal ve insani cevabı taşıyor.
---
Başlangıç: Hayallerin Pasaportta Sıkıştığı Gün
Bir sonbahar sabahıydı. İstanbul’un gri bulutları, Boğaz’ın üstünde ağır ağır süzülüyordu.
Elif kahvesini karıştırırken, “Emre, sence biz Avrupa’ya gider miyiz gerçekten?” diye sordu.
Emre bilgisayarının başından başını kaldırmadan, belgeleri inceliyordu. “Gideriz Elif,” dedi, “yeter ki her şeyi planlı yapalım. Eksik evrak, yanlış form, hiçbir detayı atlamayalım.”
Elif hafifçe gülümsedi. “Sen hep mantıkla yaklaşıyorsun. Ama bence mesele sadece belgelerde değil. Onların bizi nasıl gördüğünde.”
Emre durdu, düşündü. Belki de haklıydı Elif. Belki Schengen vizesi dediğimiz şey sadece bir belge değil, aynı zamanda bir algıydı.
---
Hazırlık Süreci: Belgeler, Umutlar ve Endişeler
Bir hafta boyunca her şeyi topladılar. Banka dökümleri, otel rezervasyonları, seyahat sigortası, davet mektupları… Emre, sistematik bir mühendis gibi her detayı kontrol etti. Excel tablosu bile hazırladı: hangi evrak hangi sırada sunulacak, hangi konsolosluk hangi belgeyi istiyor.
Elif ise süreç boyunca insan ilişkilerine odaklandı. “Randevu merkezinde çalışan kadına gülümsemeyi unutma,” dedi. “Bazen bir tebessüm, bir belge kadar etkili olur.”
Emre gülümsedi: “Senin yöntemlerin bana romantik geliyor.”
Elif cevap verdi: “Belki de bürokrasiyle baş etmenin tek yolu biraz insan kalmak.”
Belgeleri teslim ettiklerinde, görevli kadın başını kaldırmadan “Sonuçlar e-postayla gelir,” dedi.
O anda o kısa cümle bile Elif’in içini titretti. Çünkü umutla beklemek, bazen bir cevap almaktan daha zor olabiliyordu.
---
Bekleyiş: Günlerin Sessiz Gerilimi
Günler geçti. Her sabah Emre e-postalarını kontrol ediyordu. Elif ise kahvesini alıp cam kenarına geçiyor, Avrupa haritasına bakıyordu.
“Belki Roma’da bir sokakta yürürüz,” diyordu. “Ya da Amsterdam’da bir bisiklet kiralarız.”
Emre’nin aklındaysa bütçe hesapları, uçuş planları, sigorta tarihleri vardı.
O, süreci kontrol etmek istiyordu; Elif ise sadece hissetmek.
Ve işte o meşhur e-posta geldiğinde, ikisi de farklı duygular içindeydi.
Emre ekranı açtı, gözleriyle satırları taradı.
“Başvurunuz reddedilmiştir.”
O an zaman durdu.
Elif’in yüzüne bir gölge düştü. “Sebep neymiş?” diye sordu.
Emre’nin sesi titredi: “Yeterli ekonomik bağ ve geri dönüş garantisi sunulamamış.”
---
Red Mektubunun Ardındaki Hikâye
Emre’nin beyninde sorular dönmeye başladı. “Eksik neydi? Her şeyi planlamıştım.”
Elif ise sadece sessiz kaldı. Çünkü bazen planların değil, algıların belirlediği bir dünyada yaşıyorlardı.
Bir akşam, Beşiktaş sahilinde otururlarken Elif dedi ki:
“Biliyor musun Emre, bence mesele vize değil. Onlar kimin gidebileceğine karar verirken, bizim kim olduğumuzu tam göremiyorlar.”
Emre iç çekti. “Yani?”
“Yani,” dedi Elif, “bir Türk kadını ya da erkeği olarak ne kadar dürüst, eğitimli ya da iyi niyetli olursan ol, bazen pasaport rengi seni anlatmaya yetmiyor.”
O cümle Emre’nin içini yaktı.
O an anladı ki, Schengen vizesi almak sadece belgeleri değil, önyargıları da aşmak demekti.
---
Gerçeklerle Yüzleşmek: Türkler Schengen Vizesi Alabilir mi?
Evet, Türkler Schengen vizesi alabiliyor.
Ama bu “alabilme” fiili, herkes için aynı kolaylıkta işlemiyor.
Schengen bölgesine üye ülkeler, Türkiye vatandaşlarından kapsamlı belgeler istiyor.
Son yıllarda Avrupa Birliği verilerine göre Türklerin vize başvurularında reddedilme oranı %15’e kadar yükselmiş durumda.
Yani her 6-7 kişiden biri ret alıyor.
Ama bu oranın ardında sadece belgeler değil, diplomatik ilişkiler, ülke imajı ve bireysel şans da var.
Emre gibiler için bu durum, çözülmesi gereken bir sistem sorunu.
Elif gibiler içinse, duvarların duygusal bir yansıması.
---
Umudun İki Yüzü: Vazgeçmek mi, Denemeye Devam Etmek mi?
Bir süre sonra Emre yeniden başvurdu. Bu kez iş belgeleri, tapu fotokopileri, ek teminatlar ekledi.
Elif de yanında durdu, yine aynı sıcak tebessümle.
Ve bu kez cevap farklıydı: “Vizeniz onaylanmıştır.”
Ama garip bir şey oldu; o an Emre sevinemedi.
Çünkü anladı ki, mesele artık sadece seyahat değil.
Elif sessizce “Gidiyoruz,” dedi.
Emre başını salladı: “Evet ama aslında sadece Avrupa’ya değil, kendi sabrımıza gidiyoruz.”
O cümle belki de hikâyenin özüydü. Çünkü Schengen vizesi, sadece bir kapı değil; bir milletin sabrını, inancını ve umudunu ölçen bir sınavdı.
---
Son: Forumdaşlara Açık Bir Kalp
Şimdi sizden duymak isterim dostlar:
Sizce Schengen vizesi almak sadece belgelerle mi ilgilidir, yoksa görünmeyen bir psikolojik sınav mıdır?
Emre gibi sistematik mi yaklaşıyorsunuz bu sürece, yoksa Elif gibi duygusal ve insani mi?
Belki bu hikâyeyi okuyan birileri şu anda aynı masada oturuyor, aynı belgeleri topluyor, aynı hayali kuruyordur.
Ve belki de onların Schengen yolculuğu, sadece bir Avrupa seyahati değil; kendini kanıtlama mücadelesidir.
Çünkü sonunda hepimiz biliyoruz:
Bir vize kâğıdı, bir pasaportun içinde değil — bir insanın kalbinde, umudunda veriliyor aslında.
Selam forumdaşlar,
Bugün size bir haber ya da bilgi değil, bir hikâye anlatmak istiyorum. Çünkü bazen bir konuyu anlamanın en iyi yolu, onu yaşayan birinin gözünden görmek oluyor. Schengen vizesi almak, çoğumuz için sadece bir bürokratik süreç değil. Kimimiz için bir umut, kimimiz için bir hayal kırıklığı, kimimiz içinse sabrın sınavı.
Bu hikâyede, biri çözüm arayan, mantığıyla hareket eden Emre, diğeri kalbiyle dünyayı anlamaya çalışan Elif var. İkisi de aynı yolda ama farklı gözlerle bakıyorlar dünyaya. Onların hikâyesi, “Türkler Schengen vizesi alabilir mi?” sorusunun ardındaki duygusal ve insani cevabı taşıyor.
---
Başlangıç: Hayallerin Pasaportta Sıkıştığı Gün
Bir sonbahar sabahıydı. İstanbul’un gri bulutları, Boğaz’ın üstünde ağır ağır süzülüyordu.
Elif kahvesini karıştırırken, “Emre, sence biz Avrupa’ya gider miyiz gerçekten?” diye sordu.
Emre bilgisayarının başından başını kaldırmadan, belgeleri inceliyordu. “Gideriz Elif,” dedi, “yeter ki her şeyi planlı yapalım. Eksik evrak, yanlış form, hiçbir detayı atlamayalım.”
Elif hafifçe gülümsedi. “Sen hep mantıkla yaklaşıyorsun. Ama bence mesele sadece belgelerde değil. Onların bizi nasıl gördüğünde.”
Emre durdu, düşündü. Belki de haklıydı Elif. Belki Schengen vizesi dediğimiz şey sadece bir belge değil, aynı zamanda bir algıydı.
---
Hazırlık Süreci: Belgeler, Umutlar ve Endişeler
Bir hafta boyunca her şeyi topladılar. Banka dökümleri, otel rezervasyonları, seyahat sigortası, davet mektupları… Emre, sistematik bir mühendis gibi her detayı kontrol etti. Excel tablosu bile hazırladı: hangi evrak hangi sırada sunulacak, hangi konsolosluk hangi belgeyi istiyor.
Elif ise süreç boyunca insan ilişkilerine odaklandı. “Randevu merkezinde çalışan kadına gülümsemeyi unutma,” dedi. “Bazen bir tebessüm, bir belge kadar etkili olur.”
Emre gülümsedi: “Senin yöntemlerin bana romantik geliyor.”
Elif cevap verdi: “Belki de bürokrasiyle baş etmenin tek yolu biraz insan kalmak.”
Belgeleri teslim ettiklerinde, görevli kadın başını kaldırmadan “Sonuçlar e-postayla gelir,” dedi.
O anda o kısa cümle bile Elif’in içini titretti. Çünkü umutla beklemek, bazen bir cevap almaktan daha zor olabiliyordu.
---
Bekleyiş: Günlerin Sessiz Gerilimi
Günler geçti. Her sabah Emre e-postalarını kontrol ediyordu. Elif ise kahvesini alıp cam kenarına geçiyor, Avrupa haritasına bakıyordu.
“Belki Roma’da bir sokakta yürürüz,” diyordu. “Ya da Amsterdam’da bir bisiklet kiralarız.”
Emre’nin aklındaysa bütçe hesapları, uçuş planları, sigorta tarihleri vardı.
O, süreci kontrol etmek istiyordu; Elif ise sadece hissetmek.
Ve işte o meşhur e-posta geldiğinde, ikisi de farklı duygular içindeydi.
Emre ekranı açtı, gözleriyle satırları taradı.
“Başvurunuz reddedilmiştir.”
O an zaman durdu.
Elif’in yüzüne bir gölge düştü. “Sebep neymiş?” diye sordu.
Emre’nin sesi titredi: “Yeterli ekonomik bağ ve geri dönüş garantisi sunulamamış.”
---
Red Mektubunun Ardındaki Hikâye
Emre’nin beyninde sorular dönmeye başladı. “Eksik neydi? Her şeyi planlamıştım.”
Elif ise sadece sessiz kaldı. Çünkü bazen planların değil, algıların belirlediği bir dünyada yaşıyorlardı.
Bir akşam, Beşiktaş sahilinde otururlarken Elif dedi ki:
“Biliyor musun Emre, bence mesele vize değil. Onlar kimin gidebileceğine karar verirken, bizim kim olduğumuzu tam göremiyorlar.”
Emre iç çekti. “Yani?”
“Yani,” dedi Elif, “bir Türk kadını ya da erkeği olarak ne kadar dürüst, eğitimli ya da iyi niyetli olursan ol, bazen pasaport rengi seni anlatmaya yetmiyor.”
O cümle Emre’nin içini yaktı.
O an anladı ki, Schengen vizesi almak sadece belgeleri değil, önyargıları da aşmak demekti.
---
Gerçeklerle Yüzleşmek: Türkler Schengen Vizesi Alabilir mi?
Evet, Türkler Schengen vizesi alabiliyor.
Ama bu “alabilme” fiili, herkes için aynı kolaylıkta işlemiyor.
Schengen bölgesine üye ülkeler, Türkiye vatandaşlarından kapsamlı belgeler istiyor.
Son yıllarda Avrupa Birliği verilerine göre Türklerin vize başvurularında reddedilme oranı %15’e kadar yükselmiş durumda.
Yani her 6-7 kişiden biri ret alıyor.
Ama bu oranın ardında sadece belgeler değil, diplomatik ilişkiler, ülke imajı ve bireysel şans da var.
Emre gibiler için bu durum, çözülmesi gereken bir sistem sorunu.
Elif gibiler içinse, duvarların duygusal bir yansıması.
---
Umudun İki Yüzü: Vazgeçmek mi, Denemeye Devam Etmek mi?
Bir süre sonra Emre yeniden başvurdu. Bu kez iş belgeleri, tapu fotokopileri, ek teminatlar ekledi.
Elif de yanında durdu, yine aynı sıcak tebessümle.
Ve bu kez cevap farklıydı: “Vizeniz onaylanmıştır.”
Ama garip bir şey oldu; o an Emre sevinemedi.
Çünkü anladı ki, mesele artık sadece seyahat değil.
Elif sessizce “Gidiyoruz,” dedi.
Emre başını salladı: “Evet ama aslında sadece Avrupa’ya değil, kendi sabrımıza gidiyoruz.”
O cümle belki de hikâyenin özüydü. Çünkü Schengen vizesi, sadece bir kapı değil; bir milletin sabrını, inancını ve umudunu ölçen bir sınavdı.
---
Son: Forumdaşlara Açık Bir Kalp
Şimdi sizden duymak isterim dostlar:
Sizce Schengen vizesi almak sadece belgelerle mi ilgilidir, yoksa görünmeyen bir psikolojik sınav mıdır?
Emre gibi sistematik mi yaklaşıyorsunuz bu sürece, yoksa Elif gibi duygusal ve insani mi?
Belki bu hikâyeyi okuyan birileri şu anda aynı masada oturuyor, aynı belgeleri topluyor, aynı hayali kuruyordur.
Ve belki de onların Schengen yolculuğu, sadece bir Avrupa seyahati değil; kendini kanıtlama mücadelesidir.
Çünkü sonunda hepimiz biliyoruz:
Bir vize kâğıdı, bir pasaportun içinde değil — bir insanın kalbinde, umudunda veriliyor aslında.